
Boş arama ile 74 sonuç bulundu
- Dünyanın En Uzun Yaşayan Köpeği Bobi'nin Yaşamı ve Sırları
Tüm hayatı boyunca Portekiz'in orta kesimindeki bir köyde yaşayan Bobi 1 Şubat'ta 30 yıl 266 günlükken bir rekora imza attı. Bobi, Guinnes Rekorlar Kitabı'nda yüzyıldır süren rekoru kırdı ve dünyanın gelmiş geçmiş en yaşlı köpeği unvanını aldı. Önceki rekortmen Avustralyalı Bluey'di, 1910'da doğmuş ve 29 yıl 5 ay yaşamıştı. Böylece Bobi (d. 11 Mayıs 1992) yaşayan en yaşlı köpek olmakla kalmadı; aynı zamanda tarihte bilinen en yaşlı köpek olarak da kayıtlara geçti. Bobi, birkaç gün önce, 21 Ekim 2023'te hayatını kaybetti. Dünya'da 461 Milyon köpek ebeveyni olduğu tahmin ediliyor. Ortalama köpek ömrünün 17-18 olduğunun bilindiği de düşünülünce Bobi'nin ne kadar fazla insana ilham ve umut olduğunu hayal etmek hiç zor değil. Peki Bobi nasıl bir hayat yaşadı? En Uzun Yaşayan Köpek Bobi'nin Hayatı Bobi, yaşamış en yaşlı köpek olarak Guinness Rekorlar Kitabı'na girmiş olsa da, aslında bir yaşına ulaşabildiği için bile şanslıydı. Bobi 3 kardeşiyle, bir harabede doğdu. O sırada sekiz yaşında olan Leonel Costa'nın ailesinin çok fazla hayvanı vardı ve bu yavrulara bakamayacaklarına karar verdiler. Costa, "Maalesef o zamanlar hayvanları hayatta kalmamaları için bir çukura gömmek normal kabul ediliyordu," dedi. Costa'nın ebeveynleri, henüz 1 günlük olan yavruları, anneleri Gira uzaktayken alıp gömmeye karar verdiler. Sonraki birkaç gün boyunca Costa ve kardeşleri perişan haldeydi. Ancak daha sonra Gira'nın, yavruları artık orada olmadığı halde kulübeyi ziyaret etmeye devam ettiğini fark ettiler. Bunu neden yaptığını merak eden kardeşler Gira'yı takip ettiklerinde, bir kütük yığınının arasında saklanmış küçük bir köpek yavrusu buldular. Bebek Bobi'yi gözleri açılıncaya kadar ebeveynlerinden sakladılar, çünkü gözleri açıldıktan sonra onu gömmeyeceklerini biliyorlardı. Gerçekten de Bebek Bobi gözlerini açtığında ailenin bir parçası oldu. En Uzun Yaşayan Köpek Bobi'nin Sırrı: Davis'teki Kaliforniya Üniversitesi'nden veteriner hekim Erik Olstad , Washington Post'a verdiği röpartajda, "Bu gerçekten alışılmadık bir şey," dedi. “Köpek sahipleri bana her zaman 'Köpeğimin mümkün olan en uzun ömrü yaşamasını nasıl sağlayabilirim?' diye sorar." Elbette temel sorumuz daima bu; ancak sadece uzun değil, sağlıklı ve uzun bir hayatı olan Bobi'nin bu sırrını Leonel Costa şöyle açıklıyor: Mevsime uygun taze gıdalarla beslenme Uzun yürüyüşler Özgürlüğüne duyulan saygı Sakin, huzurlu bir yaşam Hayatı boyunca gösterilen derin bir sevgi ve şefkat Costa, Bobi'nin tıbbi geçmişini şöyle anlatıyor, "Hayatında bir defa, 2018 yılında nefes darlığı yaşadığı için veteriner kliniğine gitti ve tedavi oldu. Son zamanlarında ise eskisi kadar uzun yürüyüşler yapmıyor, dışarıdayken geçirdiği zamanın çoğunda kedi arkadaşlarıyla zaman geçiriyordu ve görüş kayıpları yaşamaya başlamıştı. Bunun dışında daima sağlıklı, mutlu, huzurlu ve sosyal zamanlar geçirdi." Leonel Costa, Bobi'nin daima onlarla aynı yemeği yediğini anlatıyor ve ekliyor, "Sadece baharatların gitmesi için yemeği sudan geçiriyorduk." Bobi'nin annesi Gira 18 yaşına kadar yaşadı. Costa ailesiyle yaşayan bir diğer köpek Chicote vefat ettiğinde ise 22 yaşındaydı.Milyonlarca insan onu ve onu böyle huzurla yaşatan Leonel Costa'yı asla unutmaycak. Dr. Karen Baker'ın da söylediği gibi, "Bobi, kanatlarını kazandı," ve gerçekten de tahmin edemeyeceği kadar fazla yaşama, tüm gerçekliğiyle tartışmasız bir ilham ve umut oldu. Doğa ile uyumun getirdiği sağlıklai huzurla ve güvenle...
- Kedilerde Bıyık Stresi (!)
Bıyık Stresi - Endişenin Yanında Mama Kabı Satmak Patili birey ebeveynleri olarak zaten pek çok konuda, "Acaba daha iyisini yapabilir miyim," diyoruz. Özellikle de geçmişte kaybettiğimiz bir kedimiz ya da köpeğimiz varsa, her yeni bilgide, "Ben bunu neden bilmiyordum, nasıl bilmem, belki şimdi hayatta olacaktı," diyerek kendimizi zaten yıpratıyoruz. Birçoğumuz sokaklardaki evsiz hayvanlara destek olmaya çalışıyor ancak yetemediğimizi de zaten biliyoruz. Bu duyguları bir de gerçeği yansıtmayan reklam tekniklerine alet edilerek yaşamayı hiç hak etmiyoruz. Üstelik bu durum sadece biz patili birey ebeveynlerinin duygularını etkilemekle kalmıyor, sokaklardaki evsiz hayvanları da yakından ilgilendiriyor. Sahiplenmeyi düşünen onlarca kişiye, "Bu kadar detaylı tekniklerle bakılmazsa hemen hastalanıp ölecek olan hayvana nasıl bakayım,"dedirtip, sokaktaki patili bireylerin kurtarılmasına dolaylı olarak engel olmaya kimsenin hakkının olduğunu düşünmüyoruz. Bıyık Stresi Nedir? Nereden Çıktı? İnsanların korkuya karşı karmaşık ve fiziksel tepkileri vardır. Avuç içlerimiz terler, kalp atışlarımız hızlanır hatta travmatik anıları, kaygıyı veya depresyonu bile tetikleyebilir. Korkudan bedensel ve psikolojik sağlığımız zarar görür. Korku kaynaklı reklamlar yanlış kullanıldığında ve geniş ölçekte reklamı yapıldığında topluma bile zarar verebilir, özellikle de bu korku bizi en sevdiklerimize yeterliliğimiz konusunda eksik hissettiriyorsa. Korkutma Tekniği bir pazarlama politikasıdır. Korkutma tekniğinin bir uzantısı olan bıyık stresi, aslında 2010'lu yıllarda Amerika'daki mama tabağı şirketleri tarafından ortaya atıldı. Tıpkı Türkiye'de olduğu gibi Amerika'da da bu stresin varlığına dair hiçbir kaynak sunulmadı. Ancak bazı iş anlaşmaları yapılan veteriner hekimlerce doğru olduğu yönünde bilgiler verilmesi sağlandı. Adam Le-Smith o dönemle ilgili şöyle söylüyor: O günlerde bu "bıyık stressiz" kaselerden birini görmeden bir evcil hayvan mağazasına girmek neredeyse imkansızdı. Bu kaseler standart kaselerden daha geniş ve sığ olma eğilimindeydi; böylece kediler, bıyıkları kasenin kenarlarına sürtünmeden yemeklerini yiyebilirlerdi. Ancak yıllarca kimse kedilerde bıyık stresinin varlığını ya da yokluğunu ispatlamaya çalışmadı. Bu bir korku tekniğiyle pazarlama yöntemiydi ve elbette kullanılabilirdi. Korkanlar ve alabilenler aldı, korkanlar ama alamayanlarla korkmayanlar almadı. Ancak yıl 2017 olduğunda The New York Times hem kendi hem de bu şirketler adına büyük bir hata yaptı: Bu şirketlerden birisinin sponsorluğunda reklam almakla kalmayıp "bıyık stresi"nin gerçek olduğuna dair bir demeç de yayınladı. O zamana kadar bu gerçek dışı bilginin yayılmasına ve bazı meslektaşlarının bu konuda meslek etiklerine aykırı hareket etmesine ses çıkarmayan Washington Üniversitesi Veteriner Fakültesi bilimsel bir araştırma ile "kedilerde bıyık stresi"nin gerçek olmadığını ispatladı. Bunun üzerine The New York Times elbette, bir başka dev medya kuruluşu olan Boston Magazine'in hedefi olmaktan kurtulamadı. Diğer tüm bilgiler gibi yazımızın sonunda yer alan "Kaynaklar" bölümünde orijinal linkine ulaşabileceğiniz haberin, en dikkat çekici cümlesi ise şöyle: Yaklaşık 90.000 gerçek veterineri temsil eden ve iç savaş günlerinden beri var olan bir grup olan Amerikan Veteriner Hekimleri Birliği'nin başkanına da sorduk. Bıyık yorgunluğu sorulduğunda derneğin başkanı Tom Meyer, "Bir kedinin bıyıkları çok hassas olsa da, bıyıkların mama kaselerine sürtünmesinin kedilerde strese veya rahatsızlığa neden olduğunu gösteren hiçbir kanıt mevcut değildir," dedi. Kedilerde "Bıyık Stresi" Yoktur Her birimiz hayatımızdaki patili bireyin sağlığı ve mutluluğu için elimizden gelenin en iyisini yapıyoruz. Bu mama kaplarını da elbette herhangi bir mama kasesinden daha şık bulduğunuz için ya da başka bir kişisel nedenle satın alabilirsiz. Ancak bizlere söylenen herhangi bir bilgiye, uluslararası üniversitelerce yayınlanan kaynakları incelemeksizin inanmamamız hem maddi hem manevi kayıplar yaşamamamız adına oldukça önemli. Doğa ile uyumun getirdiği sağlıkla, huzurla ve güvenle...
- Yorgunluk ve Halsizlik Hissi
Yorgunluk ve halsizlik modern yaşamın kaçınılmaz bir parçası haline geldi. Hemen hepimiz sabahları yorgun uyanıyor, kendimize geldikten bir süre sonra tekrar enerji düşüşleri yaşıyoruz. Bu enerji düşüşleri sırasında daha gergin, daha hassas olabiliyor ve zaman zaman mantığımızın da enerjimizle birlikte uzaklaştığını açıkça görüyoruz. Bu yazımızda, yorgunluk hissinizin ve enerji dalgalanmalarınızın olası sebeplerini ve bu olası sebeplerin olası çözümlerini, her zaman olduğu gibi kaynaklarını belirterek anlatıyor olacağız. 1. Vitamin ve Mineral Eksiklikleri: Vücudunuzun ihtiyaç duyduğu vitamin ve mineralleri almadığınızda, enerji seviyeleriniz düşebilir ve yorgun hissedebilirsiniz. Özellikle demir, B vitaminleri, D vitamini ve magnezyum eksiklikleri yorgunluğa neden olabilir. Başta kolay emilimi olmak üzere birçok sebeple doğal kaynaklardan edinilmesi gereken bu vitaminleri, kimyasal kaynaklardan almanızın gerekip gerekmediğine, doktorunuzla iletişime geçmeksizin karar vermeyiniz ve o zamana kadar doğal alternatifleri deneyiniz. Demir İçeren Besinler: Demir vücut için önemli bir mineraldir ve birçok besinde bulunur. İşte demir içeren bazı besinler: Baklagiller: Mercimek, nohut, fasulye ve bezelye gibi baklagiller demir içerir. Kuruyemişler: Badem, fındık, ceviz ve kabak çekirdeği gibi kuruyemişler demir açısından zengindir. Yeşil yapraklı sebzeler: Ispanak, pazı, brokoli ve lahana gibi yeşil yapraklı sebzeler demir içerir. Tam tahıllar: Kepekli ekmek, yulaf ezmesi, kahverengi pirinç gibi tam tahıllar demir içerir. Kuru meyveler: Kuru kayısı, kuru üzüm ve kuru incir gibi kuru meyveler demir açısından zengindir. Tohumlar: Ayçiçeği çekirdeği, susam ve keten tohumu gibi tohumlar demir içerir. Siyah üzüm: Sara üzüm, demir açısından zengin bir meyvedir. Pitho Spirulina: %100 Doğal ve hasat kalitesini herkese açık analizleriyle kanıtlayan Pitho Spirulina bir porsiyonu ile günlük demir ihtiyacınızın %44'ünü karşılar. B Vitaminleri İçeren Besinler: B kompleks vitaminleri, vücudun enerji üretimi, sinir sistemi fonksiyonları ve hücre metabolizması için önemlidir. Bu vitaminlerin birçok doğal kaynağı vardır ve aşağıda bazı örnekler verilmiştir: Tam tahıllar: Kepekli ekmek, yulaf ezmesi, kahverengi pirinç gibi tam tahıllar B vitaminleri açısından zengindir. Yeşil yapraklı sebzeler: Ispanak, pazı, brokoli gibi yeşil yapraklı sebzeler B vitaminleri bakımından zengindir. Fasulye ve mercimek: Fasulye, nohut, mercimek gibi baklagiller B vitaminleri açısından zengin kaynaklardır. Ceviz ve badem gibi kuruyemişler: Ceviz, badem gibi kuruyemişler B vitaminleri içerir. Muz: Muz, B6 vitamini açısından zengin bir kaynaktır. Portakal ve diğer narenciye meyveleri: Portakal, greyfurt, mandalina gibi narenciye meyveleri B vitaminleri içerir. Patates: Patates, B6 vitamini açısından zengin bir kaynaktır. Kabak çekirdeği: Kabak çekirdeği, B vitaminleri açısından zengin bir atıştırmalıktır. Soya ürünleri: Soya fasulyesi, tofu, tempeh gibi soya ürünleri B vitaminleri içerir. Susam ve susam yağı: Susam ve susam yağı, B vitaminleri açısından zengin bir kaynaktır. Mantar: Özellikle shiitake mantarı, B vitaminleri bakımından zengindir. Pitho Spirulina: %100 Doğal ve hasat kalitesini herkese açık analizleriyle kanıtlayan Pitho Spirulina aynı anda B1 (tiamin), B2 (riboflavin), B3 (niasin), B6 (piridoksin) ve B9 (folik asit) gibi çeşitli B vitaminlerini içerir ve bu özelliği onu eşsiz bir B vitamini kaynağı yapar. D Vitamini İçeren Besinler: D vitamini, güneş ışığından sentezlenebilen bir vitamindir. Bununla birlikte, D vitamini içeren bazı besinler şunlardır: Güneş Işığı: En önemli D Vitamini kaynağıdır. Güneşe maruz kalmak, vücudunuzda D vitamini sentezlenmesini sağlar. Ancak burada iki kritik nokta vardır. İlki D Vitamininden faydalanılması için güneş ışığının cam arkasından vurmaması, doğrudan temas etmesidir. İkincisi ise güneşe çıkarken mutlaka güneş koruyucu kullanılması gerekliliğidir. Mantar: Güneş ışığına maruz kalmış mantarlar D vitamini sentezleyebilir. Özellikle UV ışığına maruz bırakılan mantarlar daha yüksek D vitamini içerebilir. Yumurta sarısı: Yumurta sarısı, D vitamini içeren bir besindir. Ancak, D vitamini miktarı yumurtanın yetiştirildiği koşullara bağlı olarak değişebilir. Magnezyum İçeren Besinler: Magnezyum, vücut için önemli bir mineraldir ve birçok besinde bulunur. İşte magnezyum açısından zengin olan bazı besinler: Kabak çekirdeği: Kabak çekirdeği, magnezyum açısından zengin bir kaynaktır. Ayrıca protein, lif ve diğer mineraller açısından da zengindir. Badem: Badem, magnezyum açısından zengin bir kuruyemiştir. Ayrıca sağlıklı yağlar, lif ve E vitamini de içerir. Ispanak: Ispanak, magnezyum açısından zengin bir yapraklı yeşilliktir. Ayrıca demir, kalsiyum, C vitamini ve diğer vitaminler açısından da zengindir. Fasulye: Fasulye, magnezyum açısından zengin bir baklagildir. Siyah fasulye, nohut, mercimek gibi çeşitli fasulye türleri magnezyum içerir. Tam tahıllar: Tam tahıllar, magnezyum açısından zengin bir kaynaktır. Kepekli ekmek, yulaf ezmesi, kahverengi pirinç gibi tam tahıllar tüketmek magnezyum alımını artırabilir. Muz: Muz, magnezyum açısından zengin bir meyvedir. Ayrıca potasyum, C vitamini ve lif içerir. Avokado: Avokado, magnezyum açısından zengin bir meyvedir. Ayrıca sağlıklı yağlar, lif ve diğer besin maddeleri içerir. Yer fıstığı: Yer fıstığı, magnezyum açısından zengin bir kuruyemiştir. Ayrıca protein, sağlıklı yağlar ve diğer mineraller açısından da zengindir. 2. Hipotiroidizm: Tiroid bezinin düzgün çalışmaması, enerji seviyelerinizi etkileyebilir. Hipotiroidizm (tiroid bezinin yeterli miktarda hormon üretmemesi) yorgunluk ve halsizliğe neden olabilir. Tiroid bezinin sağlıklı bir şekilde çalışması için bazı besinlerin tüketilmesi önerilmektedir. İşte tiroid bezini çalıştıran bazı gıdalar: Brezilya cevizi: Brezilya cevizi, selenyum açısından zengin bir besindir. Selenyum, tiroid hormonlarının üretimi ve metabolizma düzenlemesi için önemlidir. Hindistan cevizi yağı: Hindistan cevizi yağı, tiroid bezinin sağlıklı çalışmasına yardımcı olabilecek birçok besin maddesi içerir. Metabolizmayı destekler ve enerji seviyelerini artırabilir. Sebzeler: Ispanak, brokoli, lahana, pazı gibi yeşil yapraklı sebzeler, tiroid sağlığı için faydalı olan besin maddeleri içerir. Ayrıca, havuç, kabak, tatlı patates gibi turuncu sebzeler de tiroid fonksiyonunu destekleyebilir. Deniz yosunu: Deniz yosunları, iyot açısından zengin bir kaynak olup tiroid bezinin düzgün çalışmasına yardımcı olabilir. Nori, wakame ve kelp gibi deniz yosunlarını tüketebilirsiniz. Pitho Spirulina: %100 Doğal ve hasat kalitesini herkese açık analizleriyle kanıtlayan Pitho Spirulina, tiroid bezinin düzgün çalışmasını, sanılanın aksine iyot içerdiği için desteklemez. Spirulina tatlı su yosunudur. İyot içermez. Buna rağmen hipotiroidi sorunlarına karşı gösterdiği etkilerin sebebi B Vitaminleri ve demir yönünden zengin ve emilebilirliğinin yüksek olmasıdır. 3. Anemi: Anemi, vücutta yeterli miktarda sağlıklı kırmızı kan hücresi üretilememesi ya da eksikliği durumudur. Anemi, yorgunluk, halsizlik ve soluk cilt gibi belirtilerle kendini gösterebilir. Anemi tedavisinde ve önlenmesinde bazı gıdaların tüketilmesi faydalı olabilir. İşte anemiye iyi gelen bazı gıdalar: Demir açısından zengin gıdalar: Ispanak, pazı, spirulina, brokoli, kuru baklagiller (mercimek, nohut, fasulye), kuru meyveler (kuru kayısı, kuru üzüm), kabak çekirdeği gibi demir açısından zengin gıdalar anemi tedavisinde önemlidir. C vitamini açısından zengin gıdalar: C vitamini, demirin emilimini artırır. Portakal, greyfurt, limon, çilek, kivi, yeşil biber, brokoli gibi C vitamini açısından zengin gıdaları demirli gıdalarla birlikte tüketmek faydalı olabilir. Folik asit açısından zengin gıdalar: Folik asit, kırmızı kan hücrelerinin üretimi için önemlidir. Ispanak, lahana, brokoli, spirulina, karnabahar, turunçgiller, kuru baklagiller, avokado, pancar gibi folik asit açısından zengin gıdalar anemi tedavisinde yardımcı olabilir. Bakır açısından zengin gıdalar: Bakır, demirin emilimini artırır ve kırmızı kan hücrelerinin üretimine katkıda bulunur. Kabak çekirdeği, fındık, badem, kuru meyveler, koyu yeşil yapraklı sebzeler bakır açısından zengin gıdalardır. Spiruina bakır açısından zengin olmasa da, içerdiği demirin yüksek emilim gösterdiği kanıtlanmıştır. 4. Depresyon ve Anksiyete: Mental sağlık sorunları, enerji seviyelerinizi düşürebilir ve yorgun hissetmenize neden olabilir. Depresyon ve anksiyete, uyku düzeninizi etkileyebilir ve enerji seviyelerinizi azaltabilir. Depresyon ve anksiyete gibi ruh hali bozukluklarıyla mücadelede beslenme önemli bir rol oynayabilir. İşte depresyon ve anksiyeteye iyi gelen bazı gıdalar: L-Triptofan: Serotonin adı verilen bir nörotransmitterin üretiminde rol oynar ve ruh halini iyileştirmede etkilidir. Pitho Spirulina günlük l-triptofan ihtiyacının tamamını karşılayacak miktarda (929mg) l-triptofan içeirir. Badem ve ceviz de l-triptofan içeren gıdalardandır Omega-3 yağ asitleri: Chia tohumu, keten tohumu, ceviz, koyu yeşil yapraklı sebzeler(pazı, brokoli), deniz yosunları (nori, wakame), mikroalgler (spirulina, chlorella) gibi gıdalar omega-3 yağ asitleri açısından zengindir. Omega-3 yağ asitleri, beyin sağlığı için önemlidir ve depresyon ve anksiyete semptomlarını hafifletebilir. Antioksidanlar: Meyve ve sebzelerde bulunan antioksidanlar, beyin sağlığını destekler ve stresle mücadeleye yardımcı olabilir. Pitho Spirulina da içerdiği c-phycocyanin miktarıyla Türkiye'de tektir ve güçlü bir antioksidan kaynağıdır. Renkli meyve ve sebzeleri (örneğin, yaban mersini, böğürtlen, brokoli, ıspanak) tüketmek faydalı olabilir. Bu gıdaları dengeli bir beslenme programı içinde tüketmek, depresyon ve anksiyete semptomlarını hafifletebilir. Ancak, ciddi depresyon veya anksiyete durumlarında bir uzmana danışmanız önemlidir. Uzmanınız size uygun olan beslenme planını ve diğer tedavi yöntemlerini önerebilir. 5. Kronik Yorgunluk Sendromu: Kronik yorgunluk sendromu belirtileri, sürekli yorgunluk ve halsizlik hissi olarak karakterize edilir. Bu sebepler göz önüne alındığında kronik yorgunluk sendromuna iyi gelebilecek bazı gıdalar: Lifli gıdalar: Lifli gıdalar, sindirim sistemini düzenler ve kan şekerini dengelemeye yardımcı olur. Omega-3 yağ asitleri: Omega-3 yağ asitleri, hormonal dengeyi destekler ve enflamasyonu azaltır. Probiyotikler: Bağırsak sağlığını destekleyen probiyotikler, hormonal denge üzerinde olumlu etkilere sahip olabilir. Yoğurt, kefir, turşu gibi probiyotik içeren gıdaları tüketmek faydalı olabilir. Probiyotikleri daima prebiyotiklerle desteklemek gerektiğini de unutmamak gerekir. Koyu yeşil yapraklı sebzeler: Ispanak, pazı, brokoli, lahana gibi koyu yeşil yapraklı sebzeler, hormonal dengeyi destekleyen besin maddeleri içerir. Adaptogen bitkiler: Adaptogen bitkiler, stresle mücadelede ve hormonal dengeyi desteklemede yardımcı olabilir. Ashwagandha, Ginseng, Maca Kökü, Rhodiola Rosea, Reishi Mantarı, Hint Fesleğeni gibi adaptogen bitkileri tüketmek faydalı olabilir. Turunçgiller: Portakal, mandalina, greyfurt gibi turunçgiller C vitamini açısından zengindir. C vitamini, bağışıklık sisteminin güçlenmesine yardımcı olur. Sarımsak: Sarımsak, antimikrobiyal ve antiviral özelliklere sahiptir. Bağışıklık sistemini destekler ve enfeksiyonlara karşı koruma sağlar. Zencefil: Zencefil, anti-enflamatuar özelliklere sahiptir ve bağışıklık sistemini güçlendirir. Yoğurt ve Fermente Gıdalar: Yoğurt, probiyotikler açısından zengindir ve bağırsak sağlığını destekler. Bağırsak sağlığı, bağışıklık sisteminin güçlenmesinde önemli bir rol oynar. Kefir, turşu, kimchi gibi fermente gıdalar da probiyotikler içerir. Yaban Mersini ve Diğer Renkli Meyveler: Yaban mersini, ahududu, böğürtlen gibi renkli meyveler, antioksidanlar açısından zengindir. Antioksidanlar, serbest radikallerle savaşır ve bağışıklık sistemini destekler. Brokoli ve Diğer Turpgillerr: Brokoli, lahana, karnabahar gibi cruciferous sebzeler, bağışıklık sistemini güçlendiren sulforafan adı verilen bir bileşik içerir, bu da bağışıklık sistemini destekler. Kuruyemiş ve Tohumlar: Badem, ceviz, kabak çekirdeği, chia tohumu gibi kuruyemiş ve tohumlar, bağışıklık sistemini güçlendiren besin maddeleri içerir. Özellikle E vitamini ve çinko açısından zengindirler. Pitho Spirulina: İçerdiği antioksidanlar, antienflamaturalar, besin ögeleri ve prebiyotiklerden aldığı destek ve üstün hasat kalitesiyle Pitho Spirulina güçlü bir bağışıklık güçlendiricidir. Spesifik olarak sizin durumunuza dair net bilgiye sahip olmak için güvenilir ve alanında uzman bir doktoru ziyaret etmeniz, tıbbi geçmişinize dair bilgi ve uygun testlerle net sonuca ulaşmanız gerekmektedir. Doğa ile uyumun getirdiği sağlıkla, huzurla ve güvenle... Kaynaklar: Vitamin ve mineral eksiklerinin yorgunluğa etkisi Hiptiroidzmin yorgunluğa etkisi Aneminin yorgunluğa etkisi Depresyon ve anksiyetenin yorgunluğa etkisi Kronik Yorgunluk Sendromu Gıdaların besin değerleri USDA Raporu
- Ne Kadar Zekisin? Zeka İle İlgili Bilmek İsteyecekleriniz
Zekâ Nedir? Zekâ, deneyimlerden öğrenme, çevrelere uyum sağlama, onları şekillendirme ve seçme yeteneğidir. Tek başına herhangi bir, birkaç ya da onlarca başarı zeki olunduğunu göstermeyeceği gibi, tek başına herhangi bir, birkaç başarısızlık ya da onlarca başarısızlık da zeki olunmadığını göstermez. Bunun nedeni zekânın tanımından da anlaşılan geniş kapsamlılığıdır. Zeka Çeşitleri Nelerdir? Zekâ çeşitleri olarak anılan, aslında zekanın içeriği olan ögeler şunlardır: 1. Dilbilimsel Zeka: Kitap okurken okuduğunu tüm ifadeleri alt metinleri ile anlamak, bir yazı, bir makale, bir roman ya da bir şiir yazmak ve söylenilenleri, ifade edilen şekliyle doğru algılamak ve anlamak için kullanılır. 2. Matematiksel Zeka: Mantıksal akıl yürütmelerde, sayısal bir gerçeği anlamada, matematiksel bir ispatı çözmede kullanılır. 3. Uzamsal Zeka: Bir yerden başka bir yere gitmekte, harita okumakta ve bir alanı analiz ederek işlevini belirlemekte (valizleri bir arabanın bagajına yerleştirip hepsini kompakt bir alana sığdırmak gibi) kullanılır. 4. Müzikal Zeka: Bir müziğin, bir şarkının yapısını takdir ederken dahi kullanılan müzikal zekâ şarkı söylerken, sonat bestelerken, bir müzik aleti çalarken de kullanılır. 5. Bedensel-Kinestetik Zeka: Dans ederken, basketbol oynarken, bir km koşarken veya herhangi bir spor aktivitesi sırasında kullanılır. 6. Natüralist Zeka: Doğadaki kalıpları anlamada kullanılır. Bir insanın doğaya ve dünyaya ne kadar duyarlı olduğunu gösteren zekâ türüdür. Bu zekâya sahip olanlar bitki yetiştirmekle ve/veya hayvanlara bakmakla ilgilenirler. Naturalist zekânın gelişim düzeyine göre doğaya ve hayvanları karşı duyarlılık seviyesi yükseliş gösterir. 7. Kişilerarası Zeka: Başka bir kişinin davranışını, güdülerini veya duygularını anlamaya çalışırken ve diğer insanlarla ilişki kurarken kullanılır. Söylenen doğruyu kabul edebilmek, söylenen yalanı anlamak ve gerçekliğini reddedebilmekte kullanılır. “Fanatik” ya da “takıntılı” olarak adlandırılabilecek her kişisel bağın varlığını bu zekânın dip noktası olarak almak ve “kişiye fanatizm” ve “kişiye takıntı”dan uzak, duruma göre yapılan analizlerle değişkenlik gösterilmesi oranında yüksekliğini kabul etmek mümkündür. 8. İçsel Zeka: Kendimizi anlamada kullanılır. Yeteneklerimiz ve ilgi alanlarımız üzerindeki mevcut kısıtlamalarımız göz önüne alındığında, kim olduğumuzu, bizi neyin harekete geçirdiğini ve kendimizi nasıl değiştirebileceğimizi anlamanın temelidir. Kendimize duyduğumuz/duymadığımız saygının temelini oluşturduğu söylenebilir. Bireyin, içinde bulunduğu olumsuz yaşam koşullarını olumlu algılama konusunda gösterdiği çabayı, bu durumu değiştirmek yönünde harekete geçmek için harcamamasını, içsel zekânın dip noktası olarak almak mümkündür. Bu bağlamda, kişinin kendisine gösterdiği özen ve saygının sonucu olarak hem yaşamsal hem de kişisel gelişimine dair çabasının varlığının da içsel zekânın yüksekliğini gösterdiğini söylemek mümkün olacaktır. Bu 8 zekâ türü herkeste bulunur ancak kişiler, bebeklik dönemlerinden itibaren aldıkları uyaranlara bağlı olarak bu türlerin bazılarında gelişme gösterirken bazılarında gösteremeyebilirler. Bu nedenle her birey, onları yetiştirenler tarafından, çocuklukları itibariyle iyi analiz edilmelidir. Bireylerin, bu zekâ türlerinden -yaşamsal olanlara öncelik verilerek- eğitimlerinin sağlanması, hem bireysel hem de toplumsal düzlemde kritik önem taşımaktadır. Zeka Nasıl ve Ne İçin Kullanılır? Zeki insanlar 1. Fikre sahip olmak için algı becerilerine ve yaratıcı becerilere, 2. Fikirlerinin iyi olduğundan emin olmak için analitik becerilere; 3. Fikirlerini uygulamak ve başkalarını bu fikirlerin doğruluğuna ikna etmek için pratik becerilere; 4. Ve en önemlisi, fikirlerinin olumlu etik değerlere sahip olmasını, kısa ve uzun vadede ortak bir iyiye ulaşılmasına yardımcı olmasını sağlamak için bilgeliğe dayalı becerilere sahiptirler. Bireyler zekayı 1. Hayatta aradıkları şeye ulaşmalarına yardımcı olacak hedefleri formüle edip bu hedeflere ulaşmak için, 2. Güçlü yönlerinden yararlanarak, zayıflıklarını telafi ederek veya düzelterek karakterlerini geliştirmek ve iyiye doğru değiştirmek için, 3. Doğaya uyum sağlamak, dış dünyasını geliştirmek ve seçmek için kullanırlar. Ortalama olarak erkeklerin beyinleri kadınlardan daha büyüktür. Ancak zeka için gereken korpus kallosum yoluyla beynin iki yarım küresindeki bağlantıdır. Kadınlarda korpus kallosum bağlantısı daha güçlüdür. Yapılan çalışmalar, bu nedenle, zekâ konusunda her iki cinsiyetin de eşit olduğunu göstermiştir. Zeka ve Kalıtım Yapılan çalışmalar zekâ seviyesinin ailenin genleriyle bağlantılı olamadığını göstermiştir. Bunun nedeni, gelişim sürecindeki çevrenin yüksek etkisidir. Ailenin genleri beyin gelişimi ve zekâda etkili olsa da çevrenin bu yüksek etkisi, genetik etkinin önüne geçmektedir. Yani ikiz bebeklerin birini bir odaya kapatıp sağlıksız bir beslenmeyi de bu yetişme koşullarına eklemeniz; bir diğerini problem çözme ve iletişim yeteneklerini destekleyecek oyunların eşliğinde, sosyal ve kültürel faaliyetlere hem izleyici hem katılımcı olarak dâhil olmasını sağlayarak ve bedeninin ihtiyaç duyduğu besinleri tükettiği bir ortamda yetiştirmeniz bu iki birey arasında büyük bir zekâ farkı ortaya koyacaktır. Zeka ve Beslenme Harvard Tıp Fakültesi öğretim üyesi ve beslenme psikiyatristi Dr. Uma Naidoo beslenmenin yaşam boyu zekâ gelişimi için önemini vurgulamış ve buna en çok yarar sağlayan besin ögesi olarak B Kompleks Vitaminlerini işaret etmiştir. Ancak Dr. Uma Naidoo, burada en önemli noktanın, B Kompleks Vitaminlerinin vücut tarafından tam sindirimi olduğunu ve bunun sağlanabilmesi için de sentetik formda değil gıda ile alımının gerekliliğini vurgulamıştır. Biliyor Musunuz? Pitho Spirulina %100 doğal bir gıdadır ve bir porsiyonuyla bir bireyin günlük B Kompleks Vitamini ihtiyacının ortalama %45’ini karşılar. Bilişsel sağlığınız için gereken B7(Biotine), B2(Riboflavin), B9 Vitaminin(Folat) tamamını, B3 Vitamininin(Niasin) %63’ünü, B1 Vitamininin(Tiamin) %15’ini sadece bir porsiyonu ile karşılayabileceğiniz Pitho Spirulina hakkında daha detaylı bilgi için buraya tıklayın. Gramaj seçenekleri ve satın almak için soldaki görsele tıklayın. Ek Bilgi: Haier ve meslektaşları, daha yüksek zekânın, problem çözme görevleri sırasında azalan glikoz metabolizması seviyeleri ile ilişkili olduğunu bulmuşlardır. Zekânın gelişimi için B Kompleks vitaminlerine ihtiyaç vardır, ancak mevcut zekanın kullanılmasında yakıt, glikozdur. Doğa ile uyumun getirdiği sağlıkla, huzurla ve güvenle...




